Ezeli Rekabetlerin Hüznü – Rush (2013)

Ezeli Rekabetlerin Hüznü – Rush (2013)

Bu köşedeki yazılarda spor hikayelerinin klasik anlatımcı sinemayla olan uyumundan pek çok kez bahsetmiştim. Ron Howard’ın 2013 yılında filme aldığı Rush da bu anlatıların en net örneklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Sporun en başat unsurlarından biri olan rekabet; Niki Lauda (Daniel Brühl) ve James Hunt (Chris Hemsworth) ile F1 tarihinde vücut bulurken, filmde de rekabet olgusunun kılcal damarlarına inmemize sebep iki farklı karakteri gözlemlemekteyiz.

Yine bu köşede yer alan Chariots of Fire (Ateş Arabaları – 1981) filmindeki rekabet, yalnızca sportif çekişmeden dolayı oluşmamıştı. Eric ve Harald’ın rekabetini din, ırk, medya gücü gibi unsurlar tanımlamaktaydı. Rush’ta da benzer bir rekabet örgüsü görmekteyiz. Karakter farklılıklarıyla başlayan bu rekabet yapısı, sonrasında medyanın tutumuyla gitgide bambaşka bir şekle bürünür.

Başarı takıntılı, özel hayatında bile arabayı risksiz kullanan Niki Lauda ve “genç kızların sevgilisi” prototipindeki James Hunt; başarıya ulaşma konusunda apayrı iki profil olarak karşımıza çıkıyor. Lauda ve Hunt’ın Formula 1 pistteki rekabeti, her iki tarafın da iddiasız olduğu süreçlerden başlayarak ele alınıyor. Sonrasındaki iddialı birer pilot oluşları ve karşı karşıya gelişleri ise, bir risk anında ortaya çıkıyor. Geçmişte Ayrton Senna’yı da kaybetmemize neden olan hava muhalefetine bağlı olan ve ölümle sonuçlanan pist kazaları; 1976’daki Nürburgring pistinde de korkulan bir senaryo olarak belirir. Bu süreçte yarışmak istemeyen ve F1 yönetimini uyaran Lauda; James Hunt’ın yarışma arzusu ve popülaritenin baskısı nedeniyle piste çıkar. Ancak bu durumun sonucunda yaşanan kaza, Lauda’yı etkiler.

Rekabetin oluşmaya başladığı anlarda bir anda yalnız kalan James Hunt ise o yılı şampiyon tamamlar. Hikayedeki rekabet, kasıtlı olmadan da olsa çirkinleşmiş olur. Kazanma hırsı, neredeyse ölüm döşeğine giden bir sonuca neden olmuştur. Lauda’nın yanık ve kırıklarla mücadele ettiği bu dönem, Hunt’ın altın dönemi olur. James Hunt’ın ve takımının iptal ettirmediği yarış, kendi hırslarının sonucunda başarıya dönüşse de; bir başka hırs ve başarının kapısını aralayacak bir sürece neden olmuştur. Lauda her şeye rağmen dönmeye hazırlanmaktadır.

Uzun ve acılı bir sürecin ardından pistlere dönen Lauda, adeta azmin sembolü olur. Ezeli rakibiyle tekrardan karşılaşma fırsatı yakalayan Lauda, o sezonda hırsının karşılığını alır ve başarıya ulaşır. Ancak James Hunt’ın özel hayatta yaşadığı çalkantılar, şampiyon pilotun efsanesinin sona ermesine neden olur.

Başarıya giden iki farklı yolu da betimleyen Rush filmi; spordaki başarılı insan prototipini karakterler üzerine başarıyla yansıtır. Hırslı ve mücadele gereği duyan, ancak doğal yeteneğinden sual olmayan protogonist ile başarıya giden yolda çaba sarf etmesine rağmen, sonraki süreçte bunu bir “mani” haline getiren karizmatik figür anti kahramanın birer eskizleri filmde hayat bulur. Niki Lauda ve James Hunt; başarının rekabet unsurunda yaşanabilecek tüm kirli detayları ortaya koyar. Bununla birlikte, rekabetin sporda kazanmayı perçinleyen bir unsur olduğunu da; yarış esnasında ve öncesinde yaşananlar olaylarla açıklar.

Biyografilerin usta senaristi Peter Morgan’ın elinden çıkan bu senaryo; tıpkı Frost / Nixon’da olduğu gibi, hikayesini bildiğimizi düşündüğümüz karakterlere hırs ve zayıflık ruhunu üfler. Bu sayede de gördüğümüz ünlü ve başarılı figürler, gözümüzde birer karaktere dönüşürler.

Başarı için elinden gelenin fazlasını yapan bu iki karakter, yöntem farklılıklarıyla iyi veya kötü cephelerinde yer alır. Örnek alınması gereken protogonist ve örnek alınması sakıncalı olan anti kahraman; seyirciye başarının getirdiklerini ve götürdüklerini net bir biçimde açıklar. Yeri geldiğinde sağlığın, psikolojinin, özel hayat mahremiyetinin feda edilmesinin gerektiği zirveye çıkış ve zirvede kalış süreci; sonuçlarına katlanılması durumunda var olur.

Bu sürece örnek olarak; filmi izlerken ve yazıdaki betimlemelerle de zihninizde canlanabilecek bir karakterin açıklamaları, günümüzde de başarı pratiğinin nasıl işlediğini örnekler. Barcelona’nın kariyerinin son dönemine yaklaşan süperstarı Lionel Messi, yaşadığı başarısızlıklardaki psikolojik kırılmaları şu şekilde açıklamıştı: “Milli takım ile kaybettiğimiz maçlar ve finallerden sonra birçok kez ülkemdeki insanların hayalini gerçekleştiremediğim için ağladım”.

Protogonistimiz Lauda’yla kolayca benzerlik kurabileceğimiz Messi de, 2021’de de bu süreçlerden geçmekte. Keza Ronaldo da hem James Lauda’yla benzer süreçleri atlatmakta. Rekabetler, başarıları güzel kılan unsurlardır. Ancak bu rekabetler için en iyi olma sorumluluğu; Lauda ve Hunt’ın yaşadığı tahribatlar olarak geri dönen acı sonuçlar olur. Tıpkı diğer tüm ezeli rekabetlerde olduğu gibi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir