Spor konulu dizilerden elde ettiğimiz çıkarımlar genellikle başarı odaklı olur. Büyük bir başarıyı ve arkasında yatan fikri anlatan bu yapımlar; ana karakterin kahraman olduğu ve nice zorluklarla savaştığı yolculukların tamamlanmasıyla bir bütün haline gelir. Filmlerde de benzer bir yapıyı kullanan spor içerikli yapımlar; dizilerde hikayenin kılcal damarlarına ve alt metinlerine de görünme imkanı tanır. Bu sayede karakterin hedef ve güçlüklerinden hiçbir şüphemiz kalmaz. Ancak bu ayki yazıya konu olan Ted Lasso (Jason Sudeikis) ve yolculuğu; başarıyı değil ideali öne alır. Reel yerine romantik tavrıyla hayatını idame ettiren Ted Lasso; sporu ve spor anlatılarını karakterden süregelen komedisiyle tersyüz etmektedir.
Multidisipliner bir absürtlükle yola çıkan Ted Lasso’nun hikayesi; ikinci lig şampiyonu olduğu Amerikan futbolu takımında yaptığı dansla başlar. Bu videonun görüntülendiği haber ise danstan daha ilginç görünmektedir. Çünkü Ted Lasso bir İngiltere Premier Lig takımına menajer olarak atanmıştır. Futbol olarak anılan bir diğer spordan gelecek olan Lasso’nun amacı iyi bir iş çıkarmaktır. Ancak Avrupa futboluna dair hiçbir şey bilmemektedir. Ted’in çıkar çatışmalarının arasında sürüklendiği absürt ortam; kendisine başarı olarak dönmeyecektir. Ancak Ted’in koçluktaki hedefi, taraftar veya yönetimin tahayyül ettiğinden çok daha fazlasıdır.
Kariyer çizgisinde tahmin edemeyeceği bir çizgiye zıplayan Ted Lasso; Amerikan futbolunda elde ettiği başarının birebir aynısını elde etmeyi umar. Bu başarı da insanların sevgisini kazanmak ve onları eğitebilmektir. Sporculara meta olarak yaklaşmayan kahramanımız, onların takım ve örnek birer sporcu profili oluşturmalarını hedefler. Teknik unsurları yalnızca birer detay olarak algılayan Ted Lasso; ortaya koyduğu bireysel hedefi sayesinde başarıdan çok daha fazlasını elde eder. Günün her anında sevgi ve saygıyı maksimize etmesiyle tanınan ve sevilen Lasso; günümüzdeki “iyi insan” özlemini giderir ve umudun ölmediğini resmeder.
Başarı için gerekli olan azim ve çalışmayı motivasyonla sağlamayı isteyen Ted Lasso; bu isteğinin altını dolduracak yeterlikte değildir. Ancak bu sayede klasik anlatının peşine takılmaktan kurtulur ve kendi hikayesini yazabilmesi kolaylaşır. Ted’in olaylara karşı geveze ve esprili yaklaşımı da, alışılagelmiş olan hırslı bir menajer hikayelerinden birini daha izlemeyeceğimizi müjdeler. Sporun lineer hedeflerinden uzakta duran ve kültür şoklarıyla iletişim kurmakta zorlanan Lasso; başarı veya başarısızlığın diline üçüncü bir alternatif oluşturur. Bu dil ise sadece samimiyetten meydana gelir. İngiltere’nin acımasızlığına son derece Amerikan bir bakışla yaklaşan Richmond AFC antrenörü; basında, yönetimde ve taraftarda büyük bir kredi elde etmeyi başarır.
Uzun yıllardır başarı odağıyla yaklaştığımız sporlarda, bu odak yüzünden çoğu insanın mental ve fiziksel olarak çöküşüne şahit olduk. Pek çoğunun hikayesini belgesel veya filmlerde görsek de, büyük bir kısmının hikayeleri asla duyulmadı. Aynı şekilde büyük başarılar elde edenlerin hikayelerinde de şahit olmadığımız pek çok iç acıtıcı noktalar olduğu apaçık ortada. Sporda önde gelme ve zirveyi elden bırakmama sürekliliği sağlamakta. Bu sayede uzun yıllar boyunca isimlerin unutulmaması mümkün. Ancak bazı durumlarda salt başarının da tatmin edemediği duyguların da var olduğunu görmek mümkün. Ted Lasso’nun yeşil sahalara kattığı optimizm, hamasi duygularla ortaya çıkan futbol hırsına bir alternatif oluşturmakta.
ABD’li ünlü komedyen Jason Sudeikis’in 2013’te NBC’nin futbol kanalı için yarattığı Ted Lasso karakteri; benzer bir absürtlükle Tottenham’ın başına geçmekteydi. Skeçler halinde yayınlanan videolarda; Ted Lasso’nun Amerikan futbolu pratikleriyle ve komiklikleriyle yarattığı absürt Tottenham takımı ele alınmaktaydı. Ancak 2020 yılında ilk sezonuyla ekranlara gelen ve şimdilerde 2. sezonu başlayan Ted Lasso dizisinde; absürtlüklerin hiçbiri temelsiz kalmamakta. Hayatın absürtlüğüyle kesişen pek çok noktası bulunan Ted Lasso ve AFC Richmond takımı; bu sayede dört başı mamur bir hikayenin içinde yer almayı başarıyor.
Bu absürtlüğün görsele dökülmesinde yardımcı olan dönemin Tottenham antrenörü Jose Mourinho’nun, Lasso’ya ekstra videolarda futbolun incelikleri hakkında tüyolar verdiğini de belirtmek gerek. Kazanmayı şiar edinmesiyle bilinen ve son dönemde kaybetmeye başladığı için geriye düşen Mourinho’nun tam tersi bir profilde olan Ted Lasso; kaybın ardından küfürler yerine doğum günü pastası kesmesiyle profilini belirginleştirir. Yepyeni başlangıçların ve hayatın en temel gereksinimi; insan kazanmaktır. İnsan kazanabilmenin, saha başarısından çok daha önemli olduğunu bizlere gösteren Ted Lasso; izleyiciye de hırsları törpületen ve yaşattığı multidisipliner esprilerle üst düzey bir izleme deneyimi sunar. İnsana inanmanın her şeyi kolaylaştıracağını seyirciye ispatlayan Ted Lasso, Koç Beard ve ekibin geri kalan üyeleri; iyiliğin azaldığı bu dünyaya adeta birer umut olurlar.
Bu yazı, Deplase Dergi’nin Ağustos 2021 sayısında yayımlanmıştır.