Aslında bu yazıyı yazmayı uzun süredir planlıyordum. Bir türlü başlayamamıştım. Tuttuğum takım olmasa bile hakkı olanı görmek lazım. Sezonun başından beri izlediğim ve kadro olarak en yetersiz bulduğum takımlardan biri olan Beşiktaş, saygıyı hak ediyor.
Daha önceki antrenör gelişimlerini anlattığım yazımda Sergen Yalçın isminden sık sık bahsetmiştim. Çığır açıcı olmasa bile ligin üstünde fikirlerini sadece Beşiktaş sınırlarında değil; diğer çalıştığı tüm kulüplerde göstermeyi başardı. Kendisi geçmişte yaptığı açıklamalarında Avrupa’daki kulüplerde çalışmak istediğini dile getirmişti. Elbette düzgün bir pazarlama stratejisi ile yurt dışında çalışabilir. O potansiyele sahip bir antrenör.
Ama ortada seviyeden başka bir şey var. Beşiktaş sınırlarında yaptığı şey, taktik ve mentaliteden fazla. Bir nevi büyü.
Amatörden profesyonele her kulubün bir kültürü, bir ruhu vardır. Bu benimsenmişlik ile ne kadar hareket etmeye çalışsalar bile; günümüz gelişimleri ve baskılar yüzünden benliğinden çıkmak zorunda kalırlar. Beşiktaş da aynen bu durumu yaşadı.
Şenol Güneş dönemi ile yaşadığı harika çıkış; aslında çok da Beşiktaşvari değildi. Yeri geldiğinde takıma direk katkı veren yıldız oyuncular ile kalitesini konuşturdular; yeri geldiğinde Avrupa asıllı yerliler ile iskelet oluşturdular.
Beşiktaş bu değildi. Hiç bir zaman da olmadı. Ama ortada bir başarı vardı. Hem maddi hem manevi anlamda kulüp büyük değerler kazandı. O kaliteyi devamlılık haline getirmek istediler. Bir sene başarısızlık olunca oyuncu kalitesi düştü. Şenol Güneş’in oluşturduğu yapıya benzer bir yapı için Abdullah Avcı düşünüldü. O da yetersizdi. Daha doğrusu Beşiktaş değildi.
“Beşiktaş’ın Beşiktaş’a İhtiyacı Vardı”
Beşiktaş’ın Beşiktaş’a ihtiyacı vardı. Bunun içinde kısmen de olsa bir antrenörlük deneyimi olan ve kulübün efsanesi olan Sergen Yalçın’a gittiler. Sergen çok dobra geldi kulübe. Ne kötüyse herkesin gözü önünde söyledi. Elindeki kadronun yetersizliğinin farkındaydı. Kendine has bir taktik anlayışı vardı. Zaten onu işleyecekti. Farklı yapması gereken bir şey daha vardı. Oyunculara Beşiktaşlı olmayı aşılayamayabilirdi ama onlara kendisi Beşiktaş için oynarken ne yaptığını aşıladı.
Bu aşıdan anlayanları sahada tuttu. Rıdvan’dan bu yüzden vazgeçmedi. Aboubakar kadroya katılınca ondan memnun kaldı. Bunun için Necip’i ne olursa olsun kullanmaya çalışıyor. Taktiği zaten oturttu. Sergen Yalçın’ın yaptığı şey büyüydü.
Beşiktaş’a unuttuğu Beşiktaş olmayı öğretti.