Birçok değişkenin içinde kaybolduğu ve aynı teknoloji gibi sürekli güncellemeler ile kendine ışık tutan futbolun küçük bir detayına değineceğim. Aslında geneli için değil. Sadece bizi içine kuyu gibi çeken ve bir o kadar da kurtulmak istediğimiz Süper Lig hakkında konuşacağım.
Yaklaşık on yıldır takip ettiğim Süper Lig’in belli bir yapı taşı yok. Her sene farklı düzenler ve farklı yapılanmalar görüyoruz. Gerçi bu yapılanmalar, istisnalar hariç altı aylık süreyi aşamıyor. Süreci iyi yönetebilmek bir kenara; belli bir baskı altında olmayan takımlar bile, anlık başarısızlıklar karşısında kendini yapılanmadan uzaklaştırmaya ve yeni bir planlamaya başlamaya yönlendiriyor.
Sistem ülkeleri diyebileceğimiz İtalya, Almanya veya Fransa gibi spesifik bir anlayışımız yok. Bu sadece takım kültürünün oluşturduğu oyuncu yetiştirme konusunda değil. Ülkemizdeki sporun devlet tarafı yönetiminde bile darmadağınık ve düzensiziz.
Yeni yönetimler, lige katılan yeni kulüpler ve her sene büyük umutlar bağlanan genç oyunculara ihtimaller doğurtmaya uğraşıyoruz.
Bizim ülkemizdeki geleneksel tek yaklaşım aynı hocalar ile dönüp durmak oluyor. Belli zihniyetlerden çıkamamış on beş adet ismi, her sene farklı takımların başında görebiliyoruz. Aralarından bazıları bana göre şans ile beklentileri karşılarsa sezon sonunu görebiliyor. Tabi bir dahaki sene kurulan kadro başarılı olsun veya olmasın elbet kovulmasına sebep oluyor.
Suçu komple onlara yıkmamak lazım. Kulüp yönetimleri de futboldan çok inşaat alanında uzman olduğu için; doğru binayı göremeyince veya düşük maliyet ile çok kazanç alabileceği bir iş yoksa, ilk tekmeyi hocaya vuruyor.
Bu gelenek artık yapısal olarak değişmeye başladı. Bu da ülkemizin spor anlamında geçirdiği binlerce evrimin içinde en doğru olanı gibi gözüküyor. Gelişim her zaman olduğu gibi bize geç gelse de artık sınırlarımızın içinde.
İlk Kurşunu Başakşehir Attı!
Somut olarak ilk kurşunu Başakşehir attı. Bir çoğumuzun empati duyduğu ama bir o kadar da ince ince sevgi beslediği lacivert turunculu takım; baskı yönetimi olmadan doğru bir planlama içerisine girdi. Belki belli bir taraftar kitlesi yoktu, belki de medya onun yanındaydı. Bunlar hep bir etken olsa bile onun yaptığı yapılanma Süper Lig’in tek geleneği ile doğru orantılıydı.
Hoca takımı kurdular. Evet en kaba tabir ile denilebilecek şey bu. Belli bir altyapısı olmasa bile sistemi olduğuna güvendikleri Abdullah Avcı ile bu topa girdiler. Anlık başarısızlıkları önemsemediler. Yapısına uygun oyuncu grupları ile çalıştılar ve sürekli alternatif isimleri kadrolarına kattılar.
Bu girişimin en doğru yanı da; aynı mentaliteye sahip yardımcı antrenörleri, ileriki senelerde takımın başına getirmeyi bildiler.
Aslında ülkemizde hoca takımı kavramının ilk örneği Başakşehir değil. Galatasaray yıllarca yakaladığı tüm başarıları Fatih Terim’e borçlu. Onun sistemi ve doğru tercih ettiği oyuncu grupları Galatasaray’ı yıllarca başarıya ulaştırdı ve hala ulaştırmaya devam ediyor.
Fatih Terim sisteminde bizlere yeşil ışık yakan hoca takımlarındaki tek olumsuz yanı devamlılık olmaması. Çünkü Galatasaray hiç bir zaman alternatif bir hoca ile aynı oyun yapısını veya benzer oyuncu gruplarının sürekliliğini sağlayamadı. Bölüm bölüm seneler ile lige ders verdi. İstikrar zaman zaman istikrarsızlığa dönüştü. Onun için ilk kurşunu atan Başakşehir diyebiliyoruz.
Abdullah Avcı’nın oluşturduğu sistem Okan Buruk ile devam etti. Başakşehir hala aynı mentalite ile dengeli bir eğilim sergiliyor. Dengeli eğilim illa sürekli pozitif yönde ilerlemek zorunda değil. Yeri geldiğinde aynı bulunduğumuz sezon başlangıcı gibi sekteye uğrayabilir. Mentalite işlendiği sürece elbet pozitife dönüşüm sağlanacaktır.
Alanyaspor Geleneği
Bu kurşunun devam etmesini sağlayan bir diğer takım ise Alanyaspor. Sergen Yalçın, Erol Bulut ve Çağdaş Atan. Alanyaspor yönetim anlamında da Başakşehir’in bir tık önünde bulunuyor. Hep doğru oyunculara yönelim yapıyor ve alternatiflerini eksik etmiyor. Takımın başına gelen hoca da kendi sistemini bulduğu kadro yapısına adapte etmeye çalışıyor. Şu ana kadar da olumlu geri dönüş almayan hoca olmadı diyebiliriz.
Alanyaspor lige katıldığı günden beri, diğer Anadolu takımlarına göre büyük bir denge kurmayı başardı. Meyvelerini toplamak içinde hiç geç kalmadılar.
İki örnek ligin geleneklerine demir attı. Farklı bir anlayış ile “Hoca takımı” kavramı oluştu ve ligin demirbaşları Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor gibi takımlarıda bu anlayışa yönelmeye itti.
Bu üç takımda bu geleneği daha önce yönlendiren hocalar ile bu topa girmeye karar verdi.
Başarı veya başarısızlık bu sene sonunda belli olacak ama yeni sistemin kabul olması hiçbir zaman değişmeyecek. Çünkü yıllardır olmayan somut örnekler var.
Covid ile yeni bir çağa girdiğimizin herkes farkında. Bizim ülke futbolu da bu çağa yeni oluşumlarla ayak uydurmaya çalışıyor. Aslında yaklaştığımız oluşum dünya çapında yeni bir şey değil ama ligimizin ihtiyacı olan dokunuşa sahip.
Yazının geneli ülkemizin ve ligimizin olumsuzluklarının içindeki umut ışığını anlatıyor. Her zaman olduğu gibi bir ışığa ihtiyacımız var. Başarı ve güzel futbolda bu ışık ile gelebilir.
Afiyet Olsun.